Bir gün bahçesinde tesadüfen bulduğu tarihi bir eseri satarak bir miktar para elde eden Hakkı'nın hayatı, bu olayla birlikte beklenmedik bir yöne doğru evrilir.
Başlangıçta sıradan bir köylü olan Hakkı, eseri sattıktan kısa bir süre sonra, elindeki tarihi parçanın gerçek değerinin sandığından çok daha yüksek olduğunu öğrenir. Bu bilgi, Hakkı'nın içinde büyük bir hırs uyandırır. Bahçesinin altında daha değerli eserlerin olabileceği düşüncesiyle adeta saplantılı hale gelir.
Büyük bir hırsla, bahçesinde daha fazla değerli eşya bulma umuduyla kazı yapmaya başlar. Gecelerini gündüzlerine katarak tüneller kazar, toprağı alt üst eder ancak ilk bulduğu eserden sonra bir daha hiçbir şey elde edemez. Bu durum, Hakkı'nın umutsuzluğunu ve hırsını daha da artırır. Artık tüm hayatı bu saplantı etrafında dönmeye başlar.
Hakkı'nın bu kontrolsüz hırsı, sadece kendisini değil, aynı zamanda ailesini de olumsuz etkilemeye başlar. Eşini ve çocuklarını ihmal eder, onlarla olan ilişkileri giderek bozulur. Köydeki komşularıyla da arası açılır. Maddi kazanç elde etme arzusu, Hakkı'yı karanlık bir yolculuğa sürüklerken, huzurlu ve mutlu yaşamı da yavaş yavaş kaybolmaya başlar.